29 Kasım 2020 Pazar

-Güneşi Yakalamak-

 

Güneş tepelerin ardında kendisini göstermeden gözlerimi açtım, bugün ona yakından günaydın demek istedim. Babam hep derdi ki “Günaydınlar bir başkadır, günaydın dediğin bir insanın bile gününü güzelleştirebilirsin”. Babam güzelleştirirdi, benim tüm hayatıma günaydın demişti.

Kalın bir kazak geçirdim üzerime, yün çoraplar giydim üşümeyeyim diye. Sabahlar soğuk olurdu burada, soğukları sevmeyi öğreniyordum zamanla. Yıllardır güneşi yakalamak için çıkıyorum, dağların arkasındaki ışığını hissederken yüzlerce düşünce geçiyor aklımdan. Sabah yürüyüşlerinde en çok da kendimle konuşuyorum. Soğuk yüzüme çarptığı an kendimle konuşma seansını başlatıyorum. Mantığım gerçekleri kalbime vuruyor, bazen de öğütler veriyor. Ben de dinlemeye başlıyorum hepsini.


İnsan yaşattığı hisleri elbet yaşarmış bir gün. Kime değersiz hissettirdiysen kendisini, sen de hissediyorsun o değersizliği. Ah benim bir zamanlardaki halime… Kendine kırgın olmanın verdiği hüzün kolay geçmiyor.  

Bazen şükretmeyi bilmiyorum ben. Sahip olduklarımın bilincinde gibi davranmıyorum, sabahlara küskün geceler yaşıyorum. Herkesin içindeki bencilliği görüyorum, en üzüldüğüm kendi içimdekine oluyor. Düşüncede bencillik, sadece söze vurmadığım düşüncelerimde. Yardımseverlik dolu eylemlerim artık alay ediyor sanki benimle. İçim dışımla kardeş, fakat beş parmağın beşi bir olmadığı misali. Farklılar, çok farklı.

Meyve sebze satılan pazarlardaki kalabalık gibi dünyam. Gürültülü. Ben o kalabalığın içinde annesinin elini bırakmış çocuk gibiyim. Ben de o hissiyatı arıyorum. Güven ve koşulsuz sevgiyi. O çocuğun annesini ararken yaşadığı korkuyu da geceleri yaşıyorum, dediğim gibi benim geceler küskün sabahlarıma.

Çocukken kardeşimle kıyıdaki dalgalarla oyun oynadığımızı hatırlıyorum. Bir geliyor, bir gidiyor, bize çarpıyor. Her gelişinde suyun içinde zıplıyoruz, dalgalardan uzun oluyor boyumuz. Benim boyum artık o dalgaları geçmiyor, ya da aşmaya çabalamaktan yorgun düşüyorum.

Yahu hep de sönük değil umutlarım. Bir akşam vakti elektrikler kesildiği zaman yakılan o mum gibi aydınlatıyor beni. Bir nefese sönüyor, bazen de o mumu bir başkasının üflemesine izin verdiğim günler oluyor.

Beyazı da seviyorum siyahı da. Biri yokken diğeri olmuyor, artık biliyorum. Sevdiğim ne varsa karşıtına da muhtaçlığımı inkar edebiliyorum bazı zamanlar.

Umudun ışığını tekrardan yakacak bir kibrit arıyorum. Kibritin nasıl yakıldığını tekrardan öğrenmek istiyorum, bir zamanlar öğretme hayali kurarken. Hayatın planları sevmediğini tekrardan fark ediyorum.

Kimine göre kendi kafamı şişiriyorum. Belki de ancak böyle derman buluyorum. Bir yerlerde sakladığım umutla saklambaç oynayıp duruyorum. Fakat bir türlü sobeleyemiyorum.

Gecelerimi sabahlarımla barıştırıp oyuna devam etmek istiyorum, en sonunda sobeleyeceğime inanıyorum. Her şeyin bir karşıtı olduğunu yeniden hatırlıyorum, kendime zorla hatırlatıyorum.

 

Bir saatlik sabah yürüyüşüm burada bitiyor, içsel hesaplaşmayı şimdilik kapatıyorum. Evimin kapısını açmaya çalışırken bir şeyin yokluğunu fark ediyorum. Miyavlama sesi. Kapıyı araladığımda koridorda beni her zaman karşılamak için bekleyen kedim yok.

Bir de ne göreyim, güneşi yakalamak isteyen bir ben değilmişim.


Haşmet :)



17 yorum:

  1. İçsel hesaplaşma kısmını sevdim, her bir paragraf kocaman kocaman denemelere evrilebilecek güçte :)

    "Kimine göre kendi kafamı şişiriyorum. Belki de ancak böyle derman buluyorum. Bir yerlerde sakladığım umutla saklambaç oynayıp duruyorum. Fakat bir türlü sobeleyemiyorum." Çok iyi.

    Merhaba Haşmet, bana ilham verdin. Altın Gün'ün bu şarkısını dinlememiştim, kısa günün kârı :) Neşeli sevgilerle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ...Gerçi Aşık Veysel yorumuyla dinlemiş olabilirim, ama Altın Gün'ün müziği işi çokça başkalaştırıyor ve güzelleştiriyor...

      Sil
    2. Teşekkür ederim! :) Altın Gün'ün yorumunu beğeniyorum. Senin de beğenmene sevindim:))

      Sil
    3. "İçimden geldiği gibi" yazmışsın ya blogunun başlığına, içinden mi gelmiyor acaba? Okurların yeni yazı bekliyor :) En azından bir tanesi öyle :) Hadi bakalım :)

      Sil
    4. Evet bu aralar zaman bulamadım ya da içimden gelmediği için böyle oldu galiba dediğin gibi:) Bir çocukla röportaj yaptım:)) Onu yazıya dökeceğim. Sonra da yeniden öykü vakti:) Bu mesaj tadında yorumun beni daha çok heveslendirdi! Sevgiler:)

      Sil
    5. Aslında bundan önce de bir hafta arayla yazmışsın, ama ben o sırada geçmiş tarihli yazılarını okuduğumdan bunu fark etmemişim. Şimdi eski yazı da kalmadığı için yokluğunu hissettim :) Merakla bekliyorum :)

      Sil
  2. güneşin olsun gönlünde kar bile yağsa ya da fırtına olsa:)

    YanıtlaSil
  3. Güneşi hep yakalayalım ki ısıtsın içimizi...
    Güzel bir iç hesaplaşma olmuş. Kaleminize sağlık. Haşmet'e selam olsun.:)

    YanıtlaSil
  4. Merhaba:) Yazıların kadrolusu Haşmet olacağa benzer:)

    YanıtlaSil
  5. Çok güzel bir yazı olmuş. 🤩🤗🤗

    YanıtlaSil
  6. İnsan bencil olduğundan insan ya.

    YanıtlaSil
  7. Bugün yorumların beni çok mutlu etti... Böyle sohbet eder gibi olmasını da çok seviyorum. Durgun bir haldeydim, böyle ne bileyim bir sakinlik vardı bugün üzerimde, yazdığın yorumlar beni heyecanlandırdı birden:) söylemek istedim:) O yüzden tekrardan teşekkür ederim ❤️
    Ben bunları yazarken Haşmet de şu an yanıma kıvrılmış uyuyor. Biz de sana Haşmetle kalbimizi bırakıyoruz:)

    YanıtlaSil
  8. Bir blog açalı çok uzun zaman olmasa da belki hatırlarsın, sen benim ilk takipçimsin, ilk okuyucumsun:) doğrusu yerin ayrı bende:) yorumların değerli benim için.
    O zamaan Haşmet'in fotoğraflarına daha çok yer vereyim burada:)

    YanıtlaSil