14 Aralık 2020 Pazartesi

-Anılarda yaşamak-

 

Yaşlanıyor artık babam, salondan gelen horlama sesinden anlıyorum. Ne zaman görsem, televizyonun karşısında “oğlum şekerleme bu” dediği uykuya dalmış, elindeki kumandayla köşeye kıvrılmış. Bazen televizyonun sesini kıstığımda anlıyor, mutfağa gidişimden her zaman haberi oluyor. Oğlum diyor da demesine, adımı unuttuğu günler oluyor. Unutulmanın acısı büyük.

Yolda gördüğüm ilk dükkana telaşla girdim.

"İyi günler, buradan yaşlı bir adam geçti mi acaba? Tavırlarında bir değişiklik fark ettiniz biri? "

"Yaşlı dolu bu mahalle evladım. Anlatıver biraz daha, ne diye sordun sen?"

“Üzerinde kahverengi bir palto olması lazım.”

“Kimi arıyodun?”

Boğazım düğümlendi.

"Babamı bulamadım evde, ne zaman dışarı çıksa buralara gelir. Fakat bu kadar uzun süre geri dönmediği olmamıştı. Yıllar önce buralarda oturuyorduk biz, unutmaz ki o bu yolları.”

Çıktım.

Esnaftan esnafa dolaştım. Hiç görmediğim yüzlere sordum babamı. Yolun sonunda, kumlarında çocukluğumun geçtiği parkta gördüm onu. Elinde eski evimizin anahtarlarını tutuyordu.

“Saatlerdir her yerde seni arıyorum.” Diye söylendim. Kolundan tutup kaldırmaya çalıştım.

“Oğlumu bekliyorum ben kardeşim. Parkta oynasın diye getirdim, kalkacaktım. Al, bank senin olsun.”


Fikret Kızılok- Ama babacığım


 

 

 

9 yorum:

  1. Bu şarkıyı yakın zamanda dinlemiştim. Belki senin yazılarından birinin altına ilişmişti, belki de başka bir blogda denk gelmiştim. Kim bilir, buralardan çok uzakta, YouTube'un önerisiyle de karşılaşmış olabilirim. Neyse, mesele bu değil. Önemli olan, öykünle bu şarkıya bambaşka bir anlam kazandırdın. Muhtemelen bir daha dinlediğimde yazını hatırlayacağım. Kısa ve vurucu bir metin. İlk paragraf çok iyi, bundan dolayı iki kez okudum o kısmı. Ellerine sağlık :) Hata veya eksiklik değil tabii ki, ama herhangi bir şeyi okurken dikkat ettiğim bir noktayı paylaşmak istiyorum. Bir yazının başındayken onu duymaya çalışıyorum, anlam kadar bunu da değerli buluyorum. Metinde özel bir amaç taşımıyorsa sözcük ve hatta ses tekrarlarının akıcılığı bozduğunu düşünüyorum. Mesela "boğazım düğümlendi"den sonraki diyalog parçasında "bu" hecesiyle başlayan beş sözcük var. "Babamı bu-... (...), (...) (...) (...) (...) bu-... (...). (...) bu (...) (...) (...) (...) (...) (...). (...) (...) bu-... (...) (...), (...) (...) (...) bu yolları.” Elbette detaylarda boğulduğumun farkındayım, ama yazan ve bence iyi yazan bir insan olduğun için ortaya böyle bir bakış açısı bırakmak istedim :) Neşeli sevgilerle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şimdi gerçekten benim de gözüme battı, akıcılığı bozmuş:) Böyle dikkatli okuduğun ve benimle paylaştığın için teşekkür ederimm! Dünden önceki gün, bana yazdığın yorumu okuduktan sonra dediğin gibi ilham perileri öykü tohumlarından getirdi bana:) Böyle kısa bir şey çıktı ortaya. Bakış açın için teşekkür ederim:)

      Sil
    2. Böyle güzel yazdığın için ben de sana bir okur olarak teşekkür ederim :)

      Sil
  2. Merhaba hocam. Bloğunuz çok güzel. Yayınlarınızı beğenerek okuyorum.bende sizi bloğuma beklerim.

    https://yusufakmann.blogspot.com/

    YanıtlaSil
  3. Bayadır Fikret Kızılok ile karşılaşmamıştım. Eskiden amma dinlerdim. Eski anılarım depreşti :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok dinliyorum bu aralar:) Etkileyici şarkıları var:)

      Sil
  4. kıyamam yaaaa çok duyarlı bir öykü bu :)

    YanıtlaSil
  5. Peş peşe yorumlarını okuyorum ve çok mutlu oluyorum! :)

    YanıtlaSil