Saatlerdir uyuduğum koltuğun üzerinden, su içme isteği
kaldırdı beni. Koridorda yürürken evdekilerin de neler yaptığını merak
ediyordum, ne bir ses vardı ne de bir hareket. En son üç gün önce değiştirilmiş
olan eski suyumu yudumlamaya başladım. Bizimkiler bugünlerde çok meşguldü
herhalde, suyumu çok az değiştiriyorlardı. Bazı zamanlar keşke suyumu kendim
değiştirebilsem diyorum, taze su içmeyi çok severim. Suyumu yudumlamaya devam
ederken mutfaktan gelen kokularla başımı kaldırdım ve kokunun ne olduğunu
çözmeye çalıştım. Kaşık sesinden anladığım kadarıyla bir kaba mama
koyuyorlardı, hemen koştum! Mama yediğim zamanlar kendimden geçiyorum, belki de
tüm zamanımı bir evin içerisinde geçirdiğim bu monoton hayatımda yemek bana her
şeyi unutturuyordu, fakat aynı zamanda geceleri gizlice yaptığım birtakım
aktiviteler de heyecanlandırıyordu beni. Yemeğimi bitirip tüylerimi güzelce bir
yaladıktan sonra herkesin ne yaptığını görebileceğim bir konum bulmaya
çalıştım, kalabalık bir aileyiz biz. Muammer, Fatoş, oğulları Görkem, kızları
Cansu ve bir de ben! Kedi Haşmet.
Anladığım kadarıyla bugün evde sadece Cansu var, kapalı
kapıların arkasından başka bir ses duymuyorum. Gerçi uyku saati midir onu da
bilmiyorum, benim saat kavramım yoktur. Uykum gelirse uyurum, canım koşmak
isterse koşarım, acıkırsam yemek yerim, sevilmek istersem bizimkilerin
bacaklarına dolanır delicesine miyavlarım. Canım da öyle bir oyun oynamak
istedi ki anlatamam. Hemen gözlerim evden birini aradı, durmaksızın bir işler
peşinde koşuşturdukları hayatlarının on dakikasını benimle oyun oynamak için
ayırabilecek biri var mıydı? Görkem odasının kapısını araladı, annesine
seslendi. “Anne dışarı çıkacağım, gelirken bir şey alayım mı?”. Hoop! Eve yeni
kitap al Görkem desem, anlar mıydı ki beni? İnsanlar, kedilerin hayatlarının
sadece uyumaktan ve yemek yemekten ibaret olduğunu düşünüyor. Oysaki geceleri
herkes uyuyorken uğraştığım hobilerimden kimsenin haberi yok. Belki de bu
hobilerim beni zamanla daha özgür ruhlu bir kedi yaptı. Bir gece Atilla
İlhan’ın bir şiirinde “Özgürlük dediğim yerde demirledim” dizesini okudum, işte
o gün bana bu evden kaçma isteği doğdu.
Görkem hazırlanmaya devam ediyordu, sokak kapısına doğru yöneldi ve kapıyı açtı. Oturduğum yerden onun ayakkabı giyişini izliyordum fakat ters giden bir şey vardı. Diğer ayakkabısını giymedi ve tek ayağının üstünde zıplayarak evin içine girdi. Ayakkabıyı giymediği ayağıyla yürümeye çalışıyordu, odasında bir şey unuttuğunu anlamıştım. Fırsat bu fırsattı, kapının önünde bizimkilerden biri yoktu. Dikkatimi topladım. Aniden gelen bir cesaretle apartmana fırladım, merdivenlerden inerek apartman kapısına ulaştım. Kalbim çok hızlı atıyordu, belki de geri dönüşü olmayan işlere kalkışmıştım. Eski Haşmet asla böyle bir şey yapmazdı, fakat tüm gördüklerim ve yaşadıklarım bana planlar kurduğum bir hayat içerisinde kaybolmaktansa "an" ı yaşamam gerektiğinin farkına vardırdı. Apartman kapısı açıktı, sokağa doğru ilerleyerek saklanabileceğim bir yer aradım.
Caddelerde dolaştım, çocuk seslerinin
kulağımı doldurduğu yemyeşil parklardan geçtim. Her bir çöp kenarında
birbiriyle kavga eden ve çöpleri karıştıran kediler gördüm. O an aklıma gelen
düşüncelerle sokağın ortasında donup kaldım. Saatlerce uyuyup benim için
koyulan yemeğin kokusuyla uyanacak mıydım bir daha? Geceleri herkes uyuyorken
kitaplığın raflarına çıkıp şiir okuyabilecek miydim? Peki ya insanlar, insanlar
bana çöplerin içinde kirlenmiş, araba altlarında kararmış olan tüylerime rağmen
dokunur muydu?
Hemen evin yolunu bulmaya çalıştım. Koklayabildiğim kadar
kokladım her yeri, geldiğim yerden, geçtiğim yollardan ve bizimkilerden bir iz
bulmaya çalıştım. Yol boyunca yaptığım şeyi düşündüm. Hayatımdaki onca
güzelliği görmeyip, eksikliklere odaklanmışım hep. Aslında hayatta mutlu olacağım
şeyler mutsuzluklarımdan daha fazlaymış, sadece fark etmek zormuş. Ben belki de
geç farkına vardım fakat hayat sürprizlerle dolu, aramaktan vazgeçmedim. Tam o
sırada uzaktan bir yerlerden bizimkilerin sesini duydum. “Haşmeeeet,
nerdesin?”, “Haşmeet, oğlum?”. Kalbim öyle hızlı atıyordu ki! Seslerine doğru
ilerledim. Onları görür görmez, içime su serpildi.
Yollar bana çok şey öğretmişti. Bir kedi yaşıma daha girdim.