6 Aralık 2020 Pazar

-Defterin son sayfası-


Haziran ayı yaklaşırken ailecek sabırsızlanırız. Ya da içimdeki heyecandan dolayı herkesin benim gibi hissettiğini düşünürüm. Çocukluğumun en güzel yazlarını geçirdiğim anneannemin küçük evine dokuz ay boyunca, kumbaraya bozuk para atar gibi özlem biriktiririm. Yola çıkmadan o kumbaranın kapağı kapanmaz hale gelir, işte yol boyu da öyle dolup taşmış olurum ben. Anneannemin boynuna atlamak için dakikaları sayarım.

O gün bavullarımızı hazırlayıp yola çıktık. Yollar bitmek bilmezken anılarım canlanmaya başladı aklımda. Kaldırımlarında yerden yüksek oynadığım, teyzelerin akşamüstü kapı önüne terlikleriyle çıkıp sohbet ettiği ve sokaklarında komşu çocuklarıyla tanıştığım güzel mahalleyi düşünüp durdum. İnsan hayallere daldığı vakit, zaman denen kavramın aceleciliği ile karşılaşıyor. Gözlerimi açtığım an vardığımızı anladım. Kapının önünde taburesine oturmuş etrafına bakınan anneannemin bizi beklediği her halinden belliydi. Sokağa adımımı atar atmaz farklı hissettim. Ya değişiklik vardı bu sokakta ya da ben çok büyümüştüm. Kollarını bana açan anneanneme sarıldım.

Hep beraber yemek yedikten sonra, yürüyüşe çıktım. Dolaştığım sokaklar boyu “kız bitti mi okul?” ya da “var mı birileri okuldan falan?”  diyen teyzelerin sorularını cevaplayıp durdum. Anneannemin evine dönerken mahalleliden sokağın köşesinde oturan teyzenin vefat ettiğini işittim. “Nihan”dı adı. Gizli, saklı, sır demekmiş Nihan isminin anlamı. Adı gibi bir kadındı. Komşularına gülümserdi fakat bir kelime ettiğini duymuşluğum yoktur. Onu günde iki kez sokakta görürdüm. Sabah ve akşam. Sabahları kedilere mama vermek için yüzünü bile yıkamadan sokağa adım atar, akşamları da ağzına daha tek bir lokma koymadan mama vermeye çıkardı. Mahalleli onu “kedilere çocuğu gibi bakan teyze” diye de bilirdi. Sokakta oyun oynadığım zamanlarda yakın bir arkadaşım vardı. Nihan Teyze’nin torunu Zeynep. Yıllar geçtikçe ziyaretleri azaldı, arkadaşlığımızı devam ettirmeye çalışsak da mesafeler bizi uzaklaştırdı. Ya da bizim bahanemiz mesafelerdi. Fakat içimde ona karşı olan sevgi hiç azalmamıştır.

Babaannesi yeni vefat ettiğine göre o da burada olmalı diye tahmin ettim. Bir sonraki sabah torunu açar diye düşündüğüm Nihan Teyze’nin kapısını çaldım. Bir süre kapıda bekledikten sonra anahtarın sesiyle heyecanlandım. Kapı açılır açılmaz arkadaşımı tebessümünden tanıdım. Yüzümüzdeki çocuksu ifade gitse bile gülüşümüz hiç değişmiyor diye düşündüm. Birbirimizi görür görmez sanki hep bu anı bekler gibi sarıldık, o an konuşmadan birbirimizi anladık.

Zeynep beni içeri aldıktan sonra, babaannesinin koyu sarı, klasik koltuğuna oturdum. Yılların ve seçtiğimiz yolların bizi nasıl değiştirdiğini konuştuk. Sohbet nasıl geçti anlamadık. Zeynep, Nihan Teyze hakkında sorduğum sorulardan bir süre kaçtı. Bu kaçışlarından dolayı pişmanlık duyduğu bir şey olduğunu  anlayabiliyordum. Babaannesinin vitrinde duran fotoğrafına bakarken “keşke daha çok vakit geçirebilseydik” diye içinden geçirdiğini duyar gibiydim. Sevdiklerimizle geçirdiğimiz vaktin kıymetini bir kez daha anladım. Ben de vitrinde duran fotoğrafa bakmaya başladım. Bir süre sonra, masanın üzerindeki defter gözüme takıldı.

“Zeynep, bu defter Nihan Teyzenin mi?”

“Dedemin babaanneme yazdıkları var içinde…Biliyorsun dedem ben çok küçükken vefat etti, nasıl biriydi pek göremedim ama babaannemi nasıl sevdiğini bu defterde gördüm. Babaannem için bu defter çok değerliydi, onu elinde okurken pek rastlamadım ama ne zaman buraya gelsem bu defteri farklı bir yerde görürdüm. Ne kadar çok okuduğunu o zaman anlardım… En son da bu masada bırakmış işte”

İkimiz de düşünceli bir şekilde masaya bakmaya devam ettik, bir süre sonra Zeynep sessizliği bozdu.

“Biliyor musun, babaannem kedilere yaklaştığında kaşınırdı, hapşırır dururdu. Dedem yaşarken babaannem bahçelerine gelen bir kediyi bile kovalarmış, sinir olurmuş. Dedem ölene kadar bir kez bile kedilere mama vermişliği yokmuş. Ama dedem çok severmiş onları, sabah akşam yemek verirmiş. Tıpkı babaannemin yıllardır yaptığı gibi…”

Nihan Teyze kocasının ardından kedilere yemek vermeye başlamıştı demek. “Kedilere çocuğu gibi bakan” Nihan Teyze…

Zeynep ayağa kalkıp masaya yöneldi, defteri eline alıp yanıma oturdu. Defterin bittiği yeri açtı. Bu son sayfada İlhan Berk’in bir şiiri ve köşesinde de Nihan’a… kelimesi yazılıydı.


Evet hep açık gidip gelen ağzın içindi;

Gökyüzünün o huysuz maviliği içindi;

Elma kokan bir Türkçeyle konuştuğun içindi;

Ölümün sefil, kötü belleği içindi;

Her gün Pazar kurulan o sokaklar içindi;

Saçında uykusu kaçmış çiçekler ıslattığın içindi;

Çocuklar okuldan dönüyormuş gibi sesin içindi;

 

İşte bütün ama bütün bunlar için sana teşekkür derim.

                                                                                   Nihan'a...




16 yorum:

  1. çok güzel bir öyküydü, çok duygulu, yerden yüksek oyununu anlatsana hiç duymadıydım. baksana geçen hafta bir etkinliğe başladık, kelime oyunu etkinliğin adı, bak var blogumda, her hafta bir kişi beş adet kelime vercek bu kelimelerle öykü yazacağız, geçen haftaki kelimeler var o yazımda, bu hafta başka kelimeler olcak, çarşamba günü, sen de öykü yazmayı seviyorsun, sen de yazsana bu hafta katılsana, diğer haftalarda da istersen, bir dee istersen ileride senin kelimelerle de yazarıız :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederimm deep! Küçükken sokakta oynardık arkadaşlarımla, o yüzden hemen aklıma geldi. Oyunu anlatayım ben sana:) Bir grup çocuk kaldırıma çıkıyor bir çocuk da ebe oluyor. Eğer yüksekteysen yani kaldırımdaysan ebe olan çocuk sana dokunamıyor, ama eğer kaldırımdan aşağı adım atarsan seni anında ebeleyebilir. Dakikalarca kaldırımda durmak da yasak arada bir aşağı adım atmak zorundasın:)) Böyle kalabalık olunca eğlenirdik biz, hatırlıyorum:) Etkinliğinizi geçen gün gördümm güzel düşünmüşsünüz. Yeni kelimeler çarşamba mı belli olacak? :)

      Sil
    2. tatlı oyunmuş. saool :) yeni kelimeleri kırmızı ruh adlı arkadaşımız belirledi. kırmızı irlanda tutku kitap viski, biraz zor kelimeler seçti yani hatta napcam bana da zor geldi dedi ama olsun yazcaz işte :) ilk kelimeler de deniz kayıkçı simitçi araba dede, bunları da ben belirlemiştim, rastgele yani, bunu da kaçırmış değilsin ki, istediğin zaman yazabilirsin bu kelimelerle de, kırmızı ruhun kelimeleri ile yazmaya çarşamba başlıycaz, bir hafta sürecek, ondan sonra da devam edicez işte, üç ve dördüncü haftaları da kendi dünyasından ve hanife ertaş arkadaşlarımız belirlicek kelimeleri, sen de istersen daha sonra kelimelerini seçebilirsin. her hafta da katılabilirsin zaten, öykü yazmayı seviyon seeen :) bak bir de pazartesileri ağaç ev sohbetleri var, herhangi bir konuda sohbet ediyoz, birimizz yazıyo diğerlerimiz de onun konusunu yazıyo o pazartesi veya salı filan işte :) şimdiye dek yazdığımız konular da kaplan diary nin son yazısında var :) bu haftanın konusunu andromeda belirledi ve yazdı, belki onda görmüşsündür, ben de bu akşam yazcam konuyu, sen de yaz yani, yazımın yorumlarına koyarım senin linki de gelir seni de okurlaar :) hem bu hafta hoş bir konu, blog yazmaya nasıl başladııın :)

      Sil
    3. Davetin için çok teşekkür ederimmm! Dediğin gibi bu haftanın kelimeleri zormuş:)) Katılmaya çalışacağım, çok güzel bir etkinlik:) Ağaç ev sohbetleri de aynı şekilde:))

      Sil
    4. bak ağaç evi yazdıııım, sen de yaz işte istediğin zamaaan, çarşambaya daaa 5 kelimee :)

      Sil
  2. Sanki bir filmin öyküsünü okuyorum gibi geldi, sanki bir gün filmi olacak bir öykü... Bir köşede kamera gibi kaldım, seyrettim... Oradaydım gibi hissettim. Ama hadi bundan öncesine gidelim.

    Malum, yeni yazını bekliyordum. Paylaştıktan kısa süre sonra da gördüm. Ucundan baktım, dedim ki kendime: Daha dingin bir kafayla okuyayım. O an düşününce bugüne yer ayırtmıştım zihnimde, fakat aklım rahat durmadı. Hadi, dedim. Sonra başladı film, şey, öykü. Bittiğinde, aklımın rahat durmamasına değdiği için mutlu oldum :) Daha çok yaz sen.

    "Durup düşünmeye zamanın olur mu? Yitirmeden anlamaz insan..." Pinhani'nin şarkılarını çok severim, bu da en iyilerinden biri. Ama tercihim "Zaman Zaman"dan yana oldu; çünkü söyleyeni de yazılmayınca şarkıyı hatırlayamadım. Ta ki açıp ezgisiyle buluşana dek. Fikret Kızılok. Dinledim, sonra da gün bitti benim için, huzurla ve tabii ki mutlulukla... Neşeli sevgilerle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim Mutlu Anlar Koleksiyoncusu! Böyle içten yorumlar geldikçe mutlu oluyorum, özellikle yorumunu heyecanla bekliyordum doğrusu:)) Ben de Pinhani'nin şarkılarını çok severim. Son bir aydır Fikret Kızılok'u çok dinliyorum. Sevdiğin şarkılar olmasına sevindim:)

      Sil
    2. Üst üste üç pazar günü öykü paylaşınca, bugün yeni öykü yazarsın(ya da "paylaşırsın" diyeyim) diye heyecanla bekliyordum, ama gelmedi :) Dilerim ilham perilerin en kısa zamanda uğrar ve yanlarında getirdikleri öykü tohumlarından güzel yaşamlar çoğaltırsın :) Belki bir gün bu blog rengarenk botanik bahçesi gibi bir öykü bahçesine dönüşür :)

      Sil
    3. Sınav haftamdan dolayı uğrayamıyorum pek:) Ne kadar bir şeyi düzenli devam ettirmek istesem de sanki bir yerden kopuyor gibi hissediyorum:) yorumların sevindiriyor beni, ben de dilerim ilham perileri en kısa zamanda uğrar :) Sevgilerle ❤️

      Sil
    4. Öyleyse sınavlar için başarı ve zihin açıklığı, varsa ödevler için de kolaylık diliyorum :) Bu gibi yoğun zamanlar için taslak olarak yazılar tutabilirsin, yazamadığında onları kullanırsın, eğer bir düzen istiyorsan tabii; minik bir öneri :) Böylece kopma hissi biraz azalabilir :)

      Sil
    5. Görmemişim bu yorumunu, teşekkür ederim:) Öyle yapmaya çalışıyorum artık :)

      Sil
  3. Güzel, hüzünlü bir öykü. Beni de alıp çocukluğumun sokağına götürdü. Anneanneler çok sevilir. Bir ara benim de aklımdan geçiyordu doğduğum, çocukluğumu geçirdiğim sokağın insanlarını artık iyice bulanıklaşan hatıralarımdan çekip yazma fikri. Öykü olmasa da bir anı yazısı gibi. Deep'in dediği gibi Ağaç Ev Sohbetlerine ve Kelime Oyununa katılmanı isteriz. Kendine iyi bak:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, istediğim sıklıkta katılamasam da fikir çok güzel ve katılmaya çalışacağım:) Sevgiler:)

      Sil
  4. o kadar duygusal olmuş ki etkilendim. bu tarz büyük sevgiler bir yerlerde gerçekten var ve onları okumak bile insanı umutlandırıyor. şimdilerde kıymeti bilinmiyor öyle güzel sevmelerin maalesef :(

    YanıtlaSil
  5. Ben de aynı senin gibi çocukken anneannemlerin mahallesinde zaman geçiriyordum arada, yazarken aklıma orası geldi. Sokakta hep oynadığım arkadaşlarım vardı, bir zamanlar ne çok yakınken şimdi konuşmamak garip gelir ama tabii ki merhabalaşırız biz de dediğin gibi:) Yazdıktan sonra aklıma ilk bu şarkılar gelmişti hemen koyuverdim altına:) ve yeniden çok teşekkür ederim İlkay! :)

    YanıtlaSil