Herkese merhaba! Ağaç Ev Sohbetlerinin bu haftaki konusu eğitim. Sevgili Makbule Abalı bu haftanın konusunu belirlemiş. Ben de bir öğrenci olarak düşüncelerimi yazmak istedim. Eğitim sistemimizin eski haliyle şu anki halini deneyimlerimden yola çıkarak kıyaslayamayacağım fakat okuduklarım ve araştırdıklarımla bir şeyler söyleyebilirim belki:)
Ben de diğer blog
yazılarında okuduğum gibi pek iç açıcı şeyler yazamayacağım. Öncelikle, eğitime
bakış açısının kişiden kişiye değiştiğini görüyorum. Eğitim sisteminin bireyi
hesaba katmayı reddeden bir yöntemi var, hayallerinin birbirleriyle aynı
olmasının beklendiği çocuklar var. Birçok aile, çocuğunun bir gün “çok para
kazanabilmesi, güzel bir araba ve büyük bir ev satın alabilmesi” amacıyla
eğitim almasını istiyor. Sistem de bunun
üzerine kurulu, maddi başarı vurgulanıyor. Çocuklar şehirli tüketici kültürüne
ait nadir bulunan işler için eğitiliyor, bunların dışında kalan meslekler “başarısızlık”
olarak gösteriliyor.
Kendi
hayallerimizi yaşadığımızı düşünürken aslında daha çocukken bize dayatılan
hayaller doğrultusunda kararlar almış olabiliyoruz. Bence eğitim sisteminin en
büyük sorunlarından biri “farklılıkların” güzelliğini göstermek yerine, birbirinin
kopyası olan çocuklar yetiştirmek. Burada kendimden bir örnek vermek istiyorum.
İlkokuldayken “büyüyünce öğretmen olmak istiyorum” demiştim, çevremden ve
büyüklerimden aldığım tepkilerden bazıları “hani doktorluğu düşünüyordun neden
vazgeçtin?”, “maaşı az”, “atanmak çok sıkıntılı vazgeç kızım” olmuştu. Çünkü herkes
doktor, avukat ya da mühendis olmalıydı.
Bence eğitim
sisteminin amacı, çocuğu bilme seviyesine ulaştırmalı ve kendini keşfetme
yolundaki destekçisi olmalıdır. Şu anki eğitim sisteminin yöntemleri birçok
çocuğun içinde bulunan araştırmacı ruhunu ve merakını öldürüyor. Doğayı, bir
gün içerisinde sekiz saat boyunca kaldığımız sınıflarımızda öğreniyoruz,
uygulamalı derslerimiz olması gereken gibi değil. Keşfedilen yeteneklerin bir
anda sönmesi çok büyük ihtimal, çünkü sanata yönelimi olan çocuğa zorla istemediği
derslerin bilgilerini dayatıyoruz, istediği bölümde okuyabilmesi için ezber
yapması gerektiğini öğretiyoruz. Burada aslında öğrencilere sadece yöneldikleri
alanla ilgili bilgiler öğretilsin demiyorum, eğer ki ilkokuldan beri bir
çocuğun araştırmacı yönü geliştirilirse alanı olmadığı birçok konu hakkında
dayatma olmadan bilgiye sahip olabilir, kendisi bu bilgiyi almaktan zevk duyabilir.
“Eğitim” onun para kazanabilmesi için gerekli gördüğü şey değil, yaşamı,
mutluluğu ve kendini keşfedebilmesi amacıyla almak istediği bir şey olur.
Sınavlar… şu an
yüz yüze derslerimiz olmadığı için sınavlarımız ödev şeklinde veriliyor. Verilen
ödevler de bize verilen konular hakkındaki düşüncelerimizi ve yaptığımız
analizi uzunca yazdığımız makalelerden ve araştırmalardan oluşuyor. Derslerden
geçme sisteminin bu şekilde olmasını daha çok seviyorum, tabii ki sınavı hangi öğrenci
sever? Fakat burada sevmediğim şey, ezberlediğim tüm bilgileri bir saat
içerisinde kağıda döküp bir daha yüzüne bakmayacak olmam. Çünkü, ezber şeklinde
öğreniyor oluşum bu bilgilerin bendeki kalıcılığını azaltacak ve hatırlıyor
olsam bile hayatımın içerisinde uygulamaya geçirme yeteneğim pek olmayacak. Bu sistemin
sadece şu anki durumumuz için değil, yüz yüzeyken de daha çok alanda kullanılmasını
isterdim.
Bu konu üzerine
konuşulacak çok şey vardır, öğrencilik hayatım çok eskilere gitmediği için eski eğitim sisteminde yaşadığım deneyimlerle karşılaştırma yapamadım fakat sorulan sorulardan sonuncusunu cevaplamak isterim.
Okul yaşamımda
beni olumlu etkileyen ve işlerini sevgiyle, büyük heyecanla yapan öğretmenlerim
çok oldu. Bu yüzden kendimi çok şanslı hissediyorum, hepsine teşekkür ederim:)
Her zaman şunu savunuyorum liseye kadar eğitim görüyoruz, Üniversite artık bizim uzmanlık alanı oluşturacağımız, bunu bir bakıma kendimiz yapmamız gerekecek çünkü akademisyenin işi öğrenciye yol göstermek olmalı... Bir takım şeyleri ezberleyip mezun olduktan sonra bunların hiçbiri akıllarında kalmıyor insanların.
YanıtlaSilEvet ben de öyle düşünüyorum, özellikle üniversitede.
SilEğitim, üzerine konuşmayı en sevdiğim konulardan :) Bırak beni, sabaha dek sürdürebilirim :) Hadi, "eğitim"in kendinden başlayalım. Birazcık hatırladığım kadarıyla, "kişide istendik davranışlar meydana getirme süreci" olarak tanımlanıyordu. İstendik davranışlar nedir, acaba bunları kim istemiştir? Ölçme ve değerlendirme kısmına geçeyim hemen, zira gerçekten sabaha kadar konuşmak (burada "yazmak" oluyor) gibi bir niyetim yok :) Sınavlar da galiba öğrencinin bilgisini değil, sınav anındaki performansını ölçüyordu. Eee performansa da onca şey etki edebilir: Beslenme, aile, bireysel gelişim dönemleri, sosyal ilişkiler, zaman yönetimi... Yani sınavlar birçok değişkene bağlı, dolayısıyla o kadar önemli şeyler değil aslında, en azından olmamalı. Ama bizde en önemli şey sınavlar; süreç değil de sonuç odaklı bir yaklaşım. Üniversite için düşünürsek yaklaşık 15 haftanın 2 ya da 3 haftası el üstünde tutuluyor. Geriye kalan 12-13 haftaya ne oldu? Salgınlı günlerde sınavların yerini ödevlerin aldığını söylemişsin, aslında bu kısmı merak ediyorum, dersler nasıl oluyor, sınıfın gerisini görebiliyor musun, dersler sırasında sosyal diyaloglar kurulabiliyor mu, dersler kayıt altına alınıyor mu, bu derslere tekrar tekrar erişebiliyor musun? Bir gün sırf bu gibi sorulara cevaplar vereceğin, "çevrim içi eğitim" üzerine yayın yapmak istersen (bunu yorumlara da iliştirebilirsin) büyük bir ilgiyle okurum :) Az önce "merak" dedim galiba. Acaba bu bir duygu mu? Merak etme duygusu. Çok önemli. Bir de sormak. Hem sorular üretebilmek hem de sorular paylaşabilmek. Yaratıcılığın ve yaratıcı düşünmenin temeli. TED konuşmaları arasında Ken Robinson adında bir yazarın konuşmalarını dinlemekten çok keyif almıştım. Eğer denk gelmediysen daha önce, öneririm. Mesela "Okullar Yaratıcılığı Öldürüyor". Öğretmen olacaksın, üstelik bunu farkında ve isteyerek olacaksın, öyle değerli ki. Dilerim öğrencilerin seni sever, onların yollarına güzellik getirirsin. Hem bireylerin hem de toplumun geleceği (diğer pek çok etmenle birlikte) öğretmenlerin performansına bağlı. "Performans", az önce "sınav" ile aynı cümlede mi geçmişti? Belki bir gün emekli olup dönüp arkana baktığında nasıl bir öğretmenlik deneyimi yaşadığını görmek, karneyle karşılaşmaya benzer bir his uyandıracak. İyi öğretmenlerim olduğu kadar iyi olmayan öğretmenlerim de oldu ve bir öğretmenin öğrencisine verebileceği soyut zararın bilincindeyim. Öğrenci gözünden bazı öğretmenlerim ne yazık ki sınıfta kaldı. Öğretmenlik müfredat tamamlamanın çok ötesinde bir iş. Müfredatın yanına sen ne koyacaksın? Diğer şubenin öğretmeninden farkın ne olacak? İşte bugün, kendine yaptığın her türlü yatırım, aslında bir gün öğrencin olarak sınıfına gelecek insanlar için de yapılmış olacak. Toplum için, daha güzel bir dünya için. İyi hatırlanan bir öğretmen olman dileğiyle 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü kutluyorum :) Konu nereye geldi yahu :) Hakikaten bir an 24 Kasım havası esti içimde :) Daha doğadan ve uygulamalı derslerden konuşacaktım :) Neyse :) Neşeli sevgilerle :)
YanıtlaSilBen de eğitim üzerine konuşmayı seviyorum, bu konuyu görür görmez yazasım geldi:) Dediğin gibi sınavlardaki başarıyı etkileyen faktörler varken neredeyse tüm öğrencilik hayatının ve meslek hayatının bunlara bağlı olması çok kötü.
SilBu günlerdeki derslerden bahsedeyim:)
Şu anki dersler her üniversitede farklı sanırım çünkü arkadaşlarımdan da farklı şeyler duyuyorum. Bizim derslerimizde normalde olduğu gibi yoklama alınıyor ama aynı zamanda kayıt altına da alınıyor. Kamera açmak zorunlu değil fakat dersin verimliliği açısından daha iyi olduğunu düşünüyorum, tek kamera açanın hoca olması hoş olmuyor. Dersi açıp bilgisayarının başından kalkan da birçok öğrenci var. Diyalog konusunda bizim derslerimiz güzel geçiyor, bu dönem yeni insanlarla tanıştım ve verimli derslerimiz de oldu. Ama dediğim gibi başka okullarda okuyan arkadaşlarımdan farklı şeyler duyuyorum. Devam zorunluluğunun olmadığı sadece kayıttan izlenen ve öğrenci öğretmen ilişkisinin çok zayıf olduğu derslerden bahsediyorlar. Ben İngilizce öğretmenliği okuduğum için derslerimin hepsi teorik, belki bu yüzden de bir sıkıntı yaşamadım. Uygulamalı dersleri olanlar için bu süreç daha zordur diye tahmin ediyorum.
Ödevlerimizin sisteme yüklenme tarihleri oluyor, bizim ödevler genelde analiz üzerine. Kitap, makale, film, belgesel inceliyoruz. Yüklediğimiz sitenin içerisinde "turnitin" diye bir sistem var. Bu sistem sayesinde hocalarımız yazdıklarımızın özgün olup olmadığını, kullandığımız kaynakları ve internetten aldığımız cümleleri çok iyi anlayabiliyor. Açıkçası bu yöntem beni derslerimde daha fazla araştırma yapmaya itti, eğer ki okullara dönersek sınavlara alışmak zor olacak gibi.
Çevrim içi eğitimde öğrencinin odaklanması daha zorlaştı gibi hissediyorum çevremden, ama bende tam tersi oldu:) Öğretmenler için de zor, öğrencilerin ilgisini arttırmak için çabalayan çok öğretmenimi görüyorum yeniden teşekkür ediyorum onlara, emekleri çok. Onların 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü kutluyorum:) Bende de 24 Kasım havası esti şimdi:)
Bahsettiğin TED konuşmasını çok önceden izlemiştim, uzun süre oldu tekrar izleyeceğim ve diğer konuşmalarına da bakacağım. İyi oldu dediğin:)
Çok da iyi oldu böyle uzun uzun düşüncelerini yazdığın:)
Seviyorum bu konu üzerine konuşmayı.
Doğadan ve uygulamalı derslerden de bir bu kadar konuşulur daha:) Sevgilerle:)
Teşekkür ederim böyle bir cevap yazdığın için :) Genel bir fikir edindim sayende :)
SilRica ederimm:)
SilÖnce pazardı, sonra pazartesi, derken öyküler kayboldu :) Yoksa saklanıyorlar mı? Belki pencerenin kepenkleri kapalıdır, açılınca güneş girer içeri ve her biri sobelenir oldukları yerde :) Saklambaç oynayan öyküler :)
SilMutlu ettin beni:) Saklambaç oynuyorlar sanırım. Akışa bıraktım ben de, sobelerim umarım:)
SilBen de yeni öykünü okuyunca mutlu olacağım :)
SilBu kez arayı açtın iyice :) Blog yazmaktan mı vazgeçtin yoksa? :) Bir ihtimal de yoğun bir sınav dönemi olabilir tabii :)
SilEvet, açtım arayı biraz:) Vazgeçmedim, burayı seviyorum. Arada uzaklaşsam da vazgeçmek gibi bir düşüncem yok:) Böyle sorman mutlu etti beni, teşekkür ederim Mutlu Anlar Koleksiyoncusu!
SilGerçekten önemli konulara değinmişsin. Okullarda verilen eğitim öğrencinin yaratıcılığını öldürüyor. Yurdumuzda araştırmacı, bilim adamı yetişmiyor, bunun bütün nedeni ezberci eğitim sistemi. Fikirlerinizle ümit verdiniz, teşekkürler:)
YanıtlaSilEvet gerçekten öyle. Ben teşekkür ederim:))
SilGeçenlerde bir sınavın birincileri ile konuşuluyor. Birinciye soruyorlar ne olmak istersin diye, o da teknik direktör diyor. Soran gülüyor. Çocukta tabi cevabı yapıştırıyor haklı olarak. Illa doktor muhendis falan mı olmam lazım...
YanıtlaSilEvet en büyük sorunlardan biri... beklentiler bazı çocukların heveslerini kursağında bırakıyor. Ama o iyi cevap vermiş:))
Silçok iyiydi bu yazın maalesef :) yaniiiii keşke keyifli şeyler söleyebilsek de mi, en çok dikkatimi çeken, farklılığın sevilmeyişi ve hayallerimize ulaşacak eğitimi alamamak :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim:)) evet keşke söyleyebilsek...
SilEvet imkanlar...kesinlikle iyileştirilebilir. Bu dediğin lisede alan seçme konusunda sıkıntı yaşamayan yoktur sanırım. Alandan memnun olmayıp değişim işleriyle uğraşmak gerçekten çok zor:( Bana da senin gibi çevrem tarafından hep sayısal seç dendi, bir de dil istiyorken...dil alanından sadece öğretmen olabilirsin dendi ki zaten öğretmenlik istiyordum. Kendi okulumda dil sınıfı açılmadığı için okul değiştirmiştim. Birçok öğrenciden sayısalı seçmediğine de pişman olan var seçtiğine de... yanlış kararlar ve hayal kırıklıklarıyla dolu bir eğitim hayatı yaşanıyor. Çok iyi yapmışsın lisedeki alan seçme konusuna değinip yaşadıklarını yazmakla, bu konuyu unutmuştum. Okuduğun alandan pişman olmadığına mutlu oldum:) Senin de düşüncelerine sağlık:) ve dediğin gibi, keşke böyle olmasa...
YanıtlaSilÇok güzel yazmışsın. Şu ana kadar okuduklarım içinde söylemek istediklerimi en çok anlatan yazı olmuş hatta. Her cümlene katılıyorum.
YanıtlaSilÖzellikle şu cümlelerin her şeyin özeti gibi: "Burada aslında öğrencilere sadece yöneldikleri alanla ilgili bilgiler öğretilsin demiyorum, eğer ki ilkokuldan beri bir çocuğun araştırmacı yönü geliştirilirse alanı olmadığı birçok konu hakkında dayatma olmadan bilgiye sahip olabilir, kendisi bu bilgiyi almaktan zevk duyabilir. “Eğitim” onun para kazanabilmesi için gerekli gördüğü şey değil, yaşamı, mutluluğu ve kendini keşfedebilmesi amacıyla almak istediği bir şey olur."
Teşekkür ederimm:)
Silyaaaa kelime oyunu için yazsan yaaaaa öyküüüüü :)
YanıtlaSilİstiyorumm hep, çoğu zaman katılamasam da:)) böyle düzensiz bir katılım gösteriyorum ama aklımda, katılmaya çalışacağım:))
Silöğrencilerin yeteneklerinin de geliştirildiği bir sistem daha iyi olurdu:)
YanıtlaSilçok güzel anlatmışsın..
Çok teşekkür ederim:)
Sil