4 Ocak 2021 Pazartesi

-Zeytinlikler-


Karanlık kalmak isteyen bir odanın içinde ısrarla sarı ve loş lambamın ışığını söndürmedim. İsteklerini umursamadığım tek şey o değildi, kapanmak için yalvaran göz kapaklarıma da karşı çıktım. Geceyi hak ettiği gibi yaşamak isteyen bedenimle kavga ettim. Çatıdan adımlarının seslerini duyduğum kuşlar bile “uyu artık” der gibiydi. Sanki bu gece de birçok kalp kırdım.  

Kısa bir uyku sonrası güne başladım. Yüzüm, apartman kapısını araladığım vakit Ankara Ayazını karşıladı. Buz gibi ellerim girecek bir cep aradı. Fakat seviyordum bu şehri, griyse gri, soğuksa soğuk, hüzünlüyse hüzünlü. En güzel huzursuzluğumdu Ankara, gözlerimi dünyaya açtığım güzel şehirdi.

Sırt çantamı aldığım gibi Kızılay’a doğru yürümeye başladım, arkadaşlarla meydanda buluşacaktık. “Genç işte, kanı kaynıyor” denilen yaşlardaydık. Bitmek bilmeyen hevesler, vurdumduymaz inatlar… Buluştuğumuz gibi, belki sekiz, belki de daha uzun sürecek olan yolculuğumuza başladık.

İnsan arkadaşlarıyla zamanın nasıl geçtiğini anlamıyordu, kurak manzaralar bizim sohbetlerle canlanıyor gibiydi. Ege’ye doğru, kahverengi soluk toprakların yerini, köklü ağaçlar ve renkli tarlalar almaya başladı. Yollar yeşildi, gök maviydi. Ben mutluydum.

Otogarda indiğimizde, kamp yapacağımız yere gidecek bir dolmuşa bindik. “Gari, iverdim” kalıplarına sıkça rastlamak yüzümüzde bir tebessüm oluşturuyordu. Kamp yapacağımız yere vardıktan ve bir süre dinlendikten sonra etrafı keşfetmek üzere yürüyüşe çıktık. Benim kadar istekli görünmeyen arkadaşlarıma gaz vermek amacıyla coşkulu bir şekilde laf attım ortaya.

“Haydii, tabana kuvvet. Mızmızlanmak yok, öyle çadırda oturmaya gelmedik yani”

“Az daha dinlenseydik ya, arkandan koşturuyorlar sanki”

Koşturuyorlar. Ne çok isterdim koşturmasınlar. Zaman, bir çöp poşetinin sızdırdığı su gibi akıyor içime. Kirlerini temizleyemiyorum kolayca.

Denize bakan evler, çiçekli sokaklar gördük çok kez. Kamp yaptığımız alana geri dönerken uzun bir yol kıyısında zeytin ağaçları karşıladı bizi. Altlarına şalvar geçirmiş kadınlar sohbet eşliğinde zeytin topluyorlardı. Bir yüz vardı ki, seneler izini yok edemezdi gözlerimde. Zeytin toplayan kadınlardan birinin çocuğu diye düşündüğüm küçük bir kız, beni görür görmez gülümsedi, çekingen tavırlarıyla işini yapmaya devam etti. Bir anne, bir abla şefkatiyle baktı yüzüme. Kaçak bakışlarında aynı zamanda süzen bir ifade de vardı. Nedenini bilmediğim bir şekilde kıza bakakalmıştım. Yerimden kıpırdayacak gücüm yok gibiydi. İçimde karşı koyulamaz bir duygu, başımdan aşağı kaynar sular dökülmüşçesine bir heyecan… Neydi beni bu kız çocuğuna bağlayan?

Çantamdaki telefonun titremesiyle irkildim. Ekranında “annecim” yazan telefonu açtım.

“Defne napıyorsunuz, vardınız mı kızım?”

“İyiyiz annem, dolaşmaya çıktık. Etrafı geziyoruz. Bir görsen öyle güzel yerler var ki. Kıyıdaki evler, üzüm bağları ve zeytinlikler… Bir gün beraber gezelim.”

“Ne güzel...Gezeriz tabii. Bak sen demişken aklıma geldi anlatayım, halanla görüştüm geçen. Valla duymamıştım daha önce, bahsetti bana. Babanın anneannesi, tabi sen görmedin hatırlamazsın, Girit Göçmeniymiş. Bunlar daha küçücük yaştayken gelmişler Ege’ye. Ankara’ya yerleşmeden önce de bir süre zeytincilikle uğraşmışlar. Küçücük yaşta oradan oraya…Çok zor zamanlar. Neyse kızım, şarjın marjın biter şimdi kapatayım. Dikkat edin kendinize, öyle yollarda dolaşırken biri size gelin gideceğiniz yere bırakayım falan der aman, neyse biliyorsun sen bunları.”

“Tamam annem, konuşuruz sonra.”

Telefonu çantama attıktan sonra arkadaşlarımın olduğu yöne doğru yürüdüm. Gözlerim küçük kızı arıyordu, hissettiğim duyguların üzerimdeki geçerliliği devam ediyordu. Bizimkilere sordum.

“Ya şurada zeytin toplayan kız çocuğu vardı, gördünüz mü?”

“Ben çocuk falan görmedim hiç.”

“Ben de görmedim valla, nerde hangi ara gördün?”

Hafızamı sorguladım, yolumuzun üzerindeki bu küçük kızı neden sadece ben görmüştüm? Bu topraklara adım attığımdan beri içimde geçmek bilmeyen bir his vardı. Yaşamadığım bir hatırayı görmüş olabilir miydim? Belki de aile geçmişimi...

Bir hafta içerisinde gezmediğimiz yer kalmamıştı. Yedi gün sonunda aldığım bir karar, hayatımın raylarında giden bir trenin yoldan çıkmasıyla sonuçlanacaktı. Her şey bir geziden fazlaydı benim için. Kuruyan bir çiçeği hayata döndürmek istercesine ruhumu suladım burada. Bir çocukken başarısızlıklarıma rağmen beni destekleyen öğretmenim gibi avuttum kalbimi. Pişmanlıklarımı rafa kaldırdım. Kendi kendine yetebilmenin verdiği coşkuyla sevdim hayatı burada, çok sevdim.

Daha kimseye söylemediğim kararımı, yolda açıklamaya karar verdim. Ege yolları üzerinden son geçişim değildi, yerleşme kararım beni bu topraklara yeniden çağıracaktı. Peki ya yıllar boyu kurduğum planları bir anda yıkabilir miydim? Aklımdaki sorulara rağmen umutla gökyüzüne baktım.

İnsan böyle bir aitlik duygusunda boğulurken bir o kadar da yabancı hissedebilir miydi?





13 yorum:

  1. Yüzümde bir gülümseme var şu an, bir yazını daha sevdim :) Umarım bir gün bir kitabın olacak ve ben inanıyorum ki o gün kitabını heyecanla okuyacağım :) Eskisi gibi değil, pek zoru kalmadı kitap bastırmanın. Ama seninki bu kadar vasatın olduğu bir yerde iyisi olacak :) Bu yazının tatlı detayları var, mesela sayıp sayıp sonra "neyse biliyorsun sen bunları" diyen anne karakteri :) Simge Pınar'ı ilk kez dinliyorum, güzelmiş :) Neşeli sevgilerle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok mutlu oldum! :) Teşekkür ederim:)

      Sil
    2. Pazartesi geçti, salı geçti, çarşamba geçmek üzere... Bu haftanın bir öyküsü yok mu acaba?

      Peçeteye yazıp konu ısmarlayabiliyor muyuz burada? Mesela öğretmen olmuş ve öğretmenliğini sınıfta yapan genç bir kadının ilk ders gününü, belki yeni bir kente uyum sağlama katmanıyla birlikte yazabilirsin :) Gelecek hayali kurmak gibi bir şey :)

      Sil
    3. Ismarlayabilirsin! Bu hafta için henüz bir öykü yazmamıştım. Bana ilham verdin Mutlu Anlar Koleksiyoncusu:)

      Sil
  2. Aitlik duygusu... öyle yabancı ki..
    Neden bilmem.
    Güzel bir öykü. Düşündüren.

    YanıtlaSil
  3. ege hikayesi olmuş, zeytinlikler ne güzel, noldu acaba o küçük kızaaa :) kararlar ne :) egeye yerleşmek ne güzel olur tabii, urla, karaburun filan yaa, zeytin üzüm oh oh :)

    YanıtlaSil
  4. katılsanaaaa kelime oyunu 7 yeee :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu aralar pek aktif olamadım, kelime oyununu da seviyorum katılmak istiyorum yazmaya çalışacağım:)) Ağaç Ev Sohbetlerinin bu haftaki konusu çok ilgimi çekti, hemen bir şeyler yazdım. Böyle etkinlikler için teşekkürler Deep! :)

      Sil
    2. ağaç ev okuycam listeye de ekliycem hıhıms piki, baksan ya son yazımda bir blog canlandırma projesi var, belki mistersin sen de katılmak yaa, her ay bir tema ile bir kitap bir film şey etcez :)

      Sil